2 Aralık 2007 Pazar

MeRaK & ŞüPHe



Bence herkeste aynı oranda merak ve şüphe içgüdüsü mevcut ve bunlar bir yerlere yönlenmek zorunda.

Merak içgüdüsü kimisinde işine, kimisinde bilime, kimisindeyse futbol, popstar, tv dizileri, bbg evleri, magazin haberleri gibi şeylere yönlen(diril)iyor.

Şüphe içgüdüsü ise kimisinde alışıldık ve tanıdık olana – ki bu, sorgulama ve eleştirme yetisi kazandırıyor insana, kimisindeyse yabancı olana (Kürd’e, Alevi’ye, Ermeni’ye, Amerikalı’ya, Yahudi’ye,, vs) yönlen(diril)iyor.

* * *

Gerek Orta Asya’dan beraberimizde getirdiğimiz Türk kültüründe, gerekse Anadolu’da Türklerden önce yerleşip, birbiri içinde harmanlanmış olan kadim kültürlerde yabancı olana ilgi duyma baskın bir özellik. Bu özellik sayesinde Anadolu, her yabancı kültürü içinde eritmiş; Türkler de Anadolu’ya gelene kadar karşılaştığı her kültürü kardeş bilip, onlarla etkileşmiş.

Peki, öyleyse yabancı olana şüphe duyma ne zaman ortaya çıkıyor Anadolu’da? Çok eski zamanlarda olmadığı kesin, daha 700 yıl önce Ebu Said Ebu'l Hayr, “Kim olursan ol gel” diyor hala. Ya da Yunus Emre, “Gelin canlar bir olalım” diye sesleniyor.

* * *

Jung, medeniyet çatışmalarının insanoğlunun kendini anlamada çektiği büyük bir sıkıntının yan ürünü olabileceğini iddia etmiş. Bu iddiaya göre, insanoğlu kendini diğer canlı türleriyle fiziksel olarak karşılaştırıp, kendi fiziksel özelliklerini daha iyi anlamaya başladıktan sonra, medeniyetler arasındaki fiziksel farklılıkların bir sorun teşkil etmesi de son buluyor. Fakat kendi zihinsel özelliklerini anlamak için, kendini zihinsel olarak karşılaştırabileceği başka bir canlı türü bulmada bu kadar şanslı değil insanoğlu ve kendi içindeki zihinsel farklılıklar onu hep rahatsız ediyor.

Bu bağlamda, acaba Anadolu’da şüphenin yabancı olana yönlenmesi, din ve mitolojinin toplum yaşantısının merkezinden uzaklaşmaya başlamasıyla ilgili olabilir mi? Çünkü din ve mitoloji, insan türüne kendini zihinsel olarak karşılaştırabileceği tanrılar, periler, cinler, melekler gibi başka canlı türleri sunuyor. Kim bilir?

Ya da Anadolu insanı dünyaya daha çok açılsa – Avrupalılarla, Asyalılarla, Amerikalılarla,, vs dünyayı algılama ve yaşama şeklini kıyaslayabilse; Ermenilerle, Rumlarla, Farslarla, Kürtlerle, Araplarla,, vs kendini kardeş hissetmeye başlar mı yeniden?

Yoksa illa uzayın bir yerlerinden akıllı bir canlı türü dünyayı ziyaret mi etmeli zihinsel farklarımızın sorun uzayımızda eriyip gitmesi için?

Sevgiyle,,

oNuR,, sU LeKeSi

4 yorum:

Adsız dedi ki...

cok güzel

Adsız dedi ki...

açıkçası ben bu yazıyı pek güzel bulmam. tarihi bilgi içeriği tartışmaya çok açık. şiddetli karşı çıkanlara da bir şey diyemem
:))

sen neden güzel buldun isimsiz arkadaş?

Adsız dedi ki...

ben yazıyı okumadım ki isimli yoldaş.bir arkadaşım yorum yapılmıyormus dedi blogspotta ben de bak böyle yapılıyor demek icin senin yazına yorum yaptım.amacım da yorum yapmak degildi birseyi denemekti.cok kötü yazmak yerine nezaketen cok güzel yazdım.bir daha böyle birsey yasarsam cok güzel yazarım.

Adsız dedi ki...

:))
umarım yazıyı okuyup, ondan sonra da yorum yaparsın öyleyse..

iZ-LeYiCiLeR