1 Temmuz 2013 Pazartesi

GeZi'NiN aRDıNDaN



Gezi'nin ardından "bizi bir araya getiren politikaydı: biz de parti kurup, örgütlü siyaset yapalım" diyenler de var, "bizi güzelleştiren herhangi bir partinin kanatları altına girmeyişimizdi: parti kurmayıp, kendinden örgütlü sivil dayanışmaya devam edelim" diyenler de. Ben her ikisini de demeyeceğim.

Temsili demokrasi ülkemizde kılık değiştirmiş bir oligarşi olmaktan öteye hiç gitmedi ve bundan sonra da gidecek gibi görünmüyor. Bizse topluca ilk defa bunu hissedip, katılımcı, çoğulcu, doğrudan bir demokrasi talep eder olduk. Ben bu talebi vurgulayıp, bir adım öteye taşıyalım diyorum.

Mesela direniş ve dayanışmamızı çıkmaza giren yeni anayasa sürecine eklemleyelim: kapalı kapılar ardında tasarlanan her maddenin teker teker bizim tartışma ve oylamamıza açılmasını isteyelim. Azımızı bile rahatsız eden konularda maddeleri değiştirme ya da reddetme hakkımız olsun.

Mesala direniş ve dayanışmamızı ayak direnen barış sürecine eklemleyelim: dört duvar arasında yapılan her görüşmeyi canlı canlı izleyip, değerlendirmelerimizle geri beslemeyi isteyelim. Çoğumuzun içine sinmeyen durumlarda görüşmeleri hızlandırma ya da yavaşlatma hakkımız olsun.

Mesela direniş ve dayanışmamızı hala atanan yöneticilerle yürütülen üniversitelere eklemleyelim: bölüm, fakülte, enstitü ve rektörlükteki kurullara biz de girelim. Ama bir temsilciyle izlemek için değil, oylamak için. Bölüm, fakülte, enstitü başkanı ve rektör seçimlerine biz de katılalım. Ama bir temsilciyle değil, hep birlikte.


iZ-LeYiCiLeR