21 Ekim 2013 Pazartesi

tutuklu vekiller



 Asıl söyleyeceğimi söylemeden önce vurgulamam gereken iki şey var:

1) Suç işlemiş insanların belirli bir süre cezaevinde tutularak adaletin sağlanmaya çalışıldığı mevcut yargı sistemi, hem işlenen suçu, hem de suçluluğu meşrulaştırıyor bence. Adalet böyle bir şey olmamalı. Suçluluğun bir kimlik olduğu herhangi bir düzen ne adildir, ne de suçu engeller.

2) Bir milletvekilinin cezaevinde tutuklu olduğu süre boyunca görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirebilmesinin çok kolay sağlanabileceği bir iletişim teknolojisine sahibiz bugün bence. Bırakın onu, yönetişimde iletişim teknolojilerini hakkıyla kullanmak, temsili demokrasiyi doğrudan demokrasiye evirebilir bile.


Şimdi gelelim asıl söylemek istediğime. Milletvekillerinin birer birer (bağımsız olarak) seçildiği durumlar hariç, partilerin milletvekillerinin tutukluluğuna itirazını samimi bulmuyorum! 

O vekiller, parti başkanları öyle uygun gördüğü için aday listesine girebildi sadece. Seçmenler de oylarını sadece partileri için, daha doğrusu parti başkanları için verdi: çoğu, vekil aday(lar)ının adını bile bilmiyordu. Zaten, hepsi bilinçli olsa bile, seçmenler adayları değil, aday paketlerini oyluyordu.


Bu bağlamda, o vekiller aslında temsili demokraside seçilmiş vekiller değiller, kılık değiştirmiş bir oligarşide atanmış yöneticiler.  Seçimler de zenginlerin zenginliği arttırma yollarından biri..

Samimi olan parti, buyursun önce bu temsiliyet problemine itiraz etsin. Tutuklu vekillerin salınması ya da vekil olmuşların tutuklanamaması için değil, herkesin eşit ve adilce yargılanması, partilerin lider sultasından özgürleşmesi ve milletvekili seçimlerinde partilerin (ya da aday paketlerinin) yerine vekil adaylarının yarıştırılması için mücadele versin.

Söz, bir gün temsili demokrasiye gerçekten ulaşırsak, doğrudan demokrasiye geçmemizi sağlayacak iletişim teknolojilerinin kullanılması için canla başla uğraşacağım. Ama önce kendimizi kandırmaktan vazgeçelim.

Hiç yorum yok:

iZ-LeYiCiLeR