Frig mitolojisinde Çatal Höyük’teki Ana Tanrıça, Hititlerdeki Hepat ve Urartulardaki Hepa karşımıza Kybele olarak çıkar. (Daha sora da Yunan mitolojisinde iyice evrilip, kılık değiştirip Gaia olacaktır.)
Ana Tanrıça Kybele, Attis adında bir genç adama aşık olmuş bir gün. Bu aşk hikayesine başlamadan önce, Attis’i de tanıyalım kısaca:
Sakarya Irmağı’nın Tanrı ve Tanrıçalar dışındaki tek hakimi su perisi Nana’ymış. Nana’nın saçları topuklarına kadar, teni ise bembeyazmış. Gün boyunca nehirde şarkı söyleyip, yıkanan su perisi, güzel vücudunu sergilemekten de hiç kaçınmazmış. Çünkü Tanrılar’ın izniyle sonsuza kadar bakire kalacaklardanmış.
Zeus, Nana’ya armağan olarak, ırmağın kenarlarını badem ağaçlarıyla donatmış. Bir gün, su perisi bu ağaçlardaki bademlerden birisini alıp, kabuğunu soymuş. Bademin içinin kendi teni gibi bembeyaz olduğunu görünce, karşılaştırmak için onu göğüslerinin arasına koymuş. Nana beyaz, badem ondan beyaz.. Ama birden Nana’yı garip bir titreme almış ve badem eriyerek göğüslerinin arasında kaybolmuş. Bir süre sonra bakire Nana hamile olduğunu fark etmiş. Ve sonunda bir erkek çocuk dünyaya getirmiş: Attis..
Ve Attis, bu aşk hikayesinin başında Tanrıça’sına sadakat sözü vermiş. Ama zamanla sözünü unutup, efsanevi Frig kralı Midas’ın güzel kızına aşık olmuş ve onunla evlenme kararı almışlar. Genç adam ve Tanrıça arasındaki aşktan haberdar olmayan birisi, Tanrıça’yı düğüne çağırmış. Attis düğünde Tanrıça’yı görünce birden sözünü hatırlamış, utanmış ve ne yapacağını şaşırmış.
Bu arada Tanrıça, ihanete uğradığından habersizmiş. O saf ve temiz olan aşkı temsil ediyormuş. Henüz bir Haberci Tanrı’sı da yokmuş. Çünkü buna ihtiyacı yokmuş: İnsanoğlu ve onları yöneten Tanrılar ve Tanrıçalar, kötü huylara ve duygulara (aldatma, iki yüzlülük, yalan ve hırsızlık) henüz tam anlamıyla sahip değillermiş.
Attis, suçluluk duygusuyla orada hemen erkeklik organını kesivermiş. Sevgilisini kanlar içinde gören Tanrıça, dayanamayarak onu bir çam ağacına dönüştürmüş. Yani onu sonsuzluğa bağışlamış: Bilirsiniz çam ağacı yaprak dökmez..
Kybele’nin tapınağındaki rahipler de bu yüzden Attis gibi hadım olmak zorunda kalmış bundan sonra. Hadım etme, özel bir tören ile yapılır ve kesilen organlar çam ağaçlarının dibine gömülür olmuş. Böylece aynı zamanda Ana Tanrıça da döllenmiş olurmuş. Ve bu tören kutsal bakire Kybele ve bir başka bakireden doğan Attis ilişkisini sembolleştirmek için yılın belli bir zamanında yapılır hale gelmiş: 21 Mart’ta. Yeni yılın, yani baharın başlangıcında..
Daha sonra bu kutlama geleneği, Anadolu’daki Hıristiyan ritüelleri arasına geçmiş ve yayılmış. Aynı bazı Hitit ve Hatti geleneklerinin Anadolu’da yaşayan Müslümanlarca Müslüman inancı ve ritüllerine geçirilmesi gibi..
M.Ö. 46 yılında Roma imparatoru Sezar, takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak değiştirse de halkın diretişiyle yeni yıl kutlama geleneği uzun bir süre Mart ayında yapılmaya devam etmiş. 1564 yılında Fransa kralı IV. Charles aynı değişikliği ikinci kez yapmış. Bunu kabul etmek istemeyen birkaç topluluğu çağın gerisinde kalmakla eleştirmek için düzenlediği sahte partiler sonucu da, Nisan ayı başlangıcını aptallar günü olarak anılmaya başlanmış. Yani 1 Nisan şakaları doğmuş..
Peki bu yılbaşı kutlaması Hıristiyanlığa nasıl ve neden geçmiş?
Önce bir adım geri atarak, Ana Tanrıça kavramına dönelim. Bu kavramın Yunan mitolojisindeki ilk görünüşünün Gaia olduğunu söylemiştik. Olimpos Tanrıları arasında ise, Ana Tanrıça kavramı Artemis ile son kez vücut bulmuş. Artemis ise bu mirası annesi Leto’dan (Likya mitolojisindeki Ana Tanrıça) almış.. Artemis Anadolu’da zamanla Savaş Tanrısı Ares’ten bile daha güçlü bir kimlik kazanmış.
Artemis’in merkezi tapınağı Efes’miş. Pavlus tarafından bölge halkına tanıtılmaya çalışılan Hıristiyanlık, Efes halkı tarafından ilkin sert bir tepki ile karşılaşmış: Çünkü Pavlus, Artemis’e dil uzatmak zorundaymış. Ama Meryem Ana’nın bölgeye gelmesiyle, halk Hıristiyanlaşmış, Meryem Ana ise Artemis’leştirilmiş. Zira Artemis’in (Ana Tanrıça’nın) kadın-bakire-anne özellikleri, Meryem Ana üzerine gayet uygun görünmekteymiş. Meryem Ana’nın niteliği ile ilgili önemli kararların Efes konsillerinde alınmış olması da belki bunu destekler.
İnançlar arasında yerel bir rezonans var gibi..
Ana Tanrıça Kybele, Artemis kimliğiyle Meryem Ana ile ve bakire doğumla dünyaya gelen Attis de İsa ile rezonansa girmişse – ki öyle görünüyor – bu kutlamanın Hıristiyan ritüelleri arasına girerken zorlanmadığı aşikar..
Hıristiyan arkadaşlar kendilerine haksızlık yaptığımı düşünmesinler. Vaktim olsaydı, İslam’ın bir şartı olmadığı halde kurban ibadetinin Müslümanlar arasında neden bu kadar yaygın olduğuna da Kurban Bayramı’nda değinecektim benzer bir yöntemle. Artık seneye..
Sevgiyle,,
oNuR :: sU LeKeSi
Ana Kaynakça: Ana Tanrıça’dan Mevlanaya, Ali Canip Olgunlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder