(bakınız: Duvara Karşı)
Durduğumuz yere ve bakış açımıza göre gözlemlerimiz değişir ama ikiyüzlü ya da yüzsüz olmadığımız sürece zihnimiz önümüzde duranı ters düz edecek kadar çarpıtmaz. Bir kere gerçekliği ters düz edince de, tüm olası yer ve açılardan bakmadıkça gerçeğe en yakın algı bir daha asla kurulamaz.
* * *
Toplumsal bilinç-altımızın derinliklerinde arkaik inançlarımızdan arta kalan ata kültünün kökleri maalesef hala sağ salim duruyor. İzlerini bugün dinden siyasete, kültürümüzün neredeyse her öğesinde görebiliriz. Önce biraz yakınlaşmak, sonra da oldukça uzaklaşmak gerek sadece...
Şaman atalarımızın anaerkilliğinde, göçebeliğinde, ekolojikliğinde,, ısrar etseydik ya keşke. Nazar boncuklarından türbelere onların birçok fiziksel putunu korumakla yetinmemiş, atalar kültüyle aşamayacağımıza inanılan zihinsel putlar üretmişiz bir de sürekli düş(ün)cemizde.
Bazılarımızın koruyucu ataları ve onlarla iletişimden sorumlu kamları diğerlerimizce kötü ruhlar olarak bellenince.. ..kendimizi geçmişlerimizle sınırlamakla kalmamışız, birbirimizden yalıtmışız bugünlerimizi de.
Dinimizin özünde siyaset olduğu geçmişimizden, siyasetimizin özünde din olduğu bugüne gelin adım adım daha yakından bakalım hep birlikte.
* * *
Kadim atalarımız (doğal olarak) bakteri ve virüs gibi hastalık bulaşaklarından habersizmiş. Ve (yine doğal olarak) sebebini anlayamadıkları hastalık ve ölümleri kötü ruhların etkinliklerine yoruyormuş. Ata ruhların yardımını yönlendiren kamlar ile gökçe muncuk ve tomar gibi fiziksel putlar, onların kötü ruhlarla mücadelede sahip oldukları yegâne güçleriymiş.
Bizler boy boy, devlet devlet,, müslüman ol(durul)urken.. ..birçok eski (şamanik) mem kendine saklanacak bir yer aramış olmalı zihinlerimizde. Şanssızlığımıza, Arap Cahiliye'sinin “Uzak Allah” tasavvuru Muhammedi İslam’ın içine sızmaya çoktan başlamış bile tam da o vakitlerde. Allah ile iletişimin ancak melek ve cinler aracılığıyla mümkün sayıldığı, melek ve cinleri hoş tutmak için de onlar adına yapılan putlara tapınmanın gerekli görüldüğü bu tasavvur, can çırpınan memlerimiz için bir kurtarılmış bölge oluşturmuş zihinsel evrimimizde.
Putları birer birer kırılmış olsa da, melek ve cin kavramları nerdeyse dini anlayıştaki tevhidi devrimden önceki hallerine dönmüş “Arap Zihni”nde. Putların boş bıraktığı yerleri de Yahudi ve Hıristiyan anlayışlarından ithal edilen din adamlığı doldurmaya yeltenmiş. Bizim zihnimizde ise ata ruhlar için onların melek donu, kötü ruhlar içinse onların cin donu biçilmiş birer kaftan olmuş. Aklı taşık kamlar da zamanla imam, şeyh, şıh,, olabilmiş böylece. Onların heykel şeklindeki eski putlarına benzeyen balballarımızın soyu tükenirken, gökçe muncuk ve tomar gibi putlarımız uyum sağlayabilmiş bu sürece.
* * *
Siyasetin dinle her anlamda yer değiştirdiği bu zaman ve mekânda, yurdum siyasetinin ne mevcut sağı sağ, ne mevcut solu sol. Yüzünü nereye döndüyse artık? Ne sembolik, ne metaforik, ne de alegorik bir yanıt bulamıyorum! Acaba sorun yurdum siyasetinin iki yüzlü, üç yüzlü,, hatta yüzsüz olması olabilir mi?
Yurdum siyasetçilerinin yüzleri şeffaf, arkalarında kim varsa onu görüyoruz aslında...
Ülkemde siyasi hayata hâkim, kötülüklere karşı kutlu kurucularının siyasi anlayış ve ideolojilerine sığınıp, sıkışan
(1/5) Komünist > Marxist - Leninist çizgide Şamanik bir (Devrimci) Sol anlayışı,
(2/5) Kemalist < Garpçı - (Seküler) Türkçü çizgide Şamanik bir (Merkez/Demokrat/Ulusal) Sol anlayışı,
(4/5) İslamcı > Milli Görüşçü/Nurcu/Ak Görüşçü çizgide Şamanik bir (Merkez/Muhafazakâr) Sağ anlayışı,
(4/5) Ülkücü > Atsızcı/Türkeşçi çizgide Şamanik bir (Milliyetçi) Sağ anlayışı,
(5/5) Kürtçü < Maocu/Apocu çizgide Şamanik bir başka (Milliyetçi) Sağ anlayışı
var sadece.
Üstü kara bir örtü ile kaplı, içi putlarla dolu dört duvar heterotopik bir memleket yani bizimkisi. İbrahim olup, putlarımızı yıkmaya kalksa birisi.. ..haşa elinde baltası ile onun da putunu yapar, diğerlerinin yanına koyarız biz. Zira bu putlar zaman ve mekânda yan yana dizilmiş olsa da, her biri bir başına hâkim farklı farklı bireysel zihinlere. Kimimizin kutsal kitabı Komünist Manifesto, kimimizin kutsal kitabı Nutuk, kimimizinkilerse Nur Risaleleri vesaire.
* * *
Bakmayın siz bugün sandıktan tek adamcılığa sadece % 51.41 evet oyu çıkmasına. 85 Anayasasının halk oylaması ile kabul edilmesi üzerine güldürüklü temaşa yazarı Aziz Nesin’in dili halkın % 91.37'ini eleştirmeye varamamış da, % 60’ında takılıp kalmış. Ondan olsa gerek o zamandan beri aşılamayan bu % 60 sınırı. Halkın en az % 90’ı tek adamcı yoksa hala. Hepsinin aynı anda desteğini alacak bir “kutlu” tek adam yok yani sadece ortalıkta.
Peki, kötülüklere karşı tüm ata ruhların yardımını bize yönlendireceğine inanacağımız yeni bir kam ya da kendisi başlı başına yeni bir ata ruh olacak bir zat çıkarabilecek miyiz aramızdan yakın gelecekte?
Ben onu bilmem de, tek bir putun yıkılmasından her zaman daha kolay olduğunu iyi bilirim iki putun aynı anda yıkılmasının. İster bir kişinin nezdinde olsun, ister tüm toplumun nezdinde…
İşte taşın gerçek sırrı budur. İzleye durun, ibretli temaşadır.
2 yorum:
Sadece siyasette değil, hayatın her alanında dürüst değiliz, onlarca yüzümüz var. Bu samimiyetsizlik de bizi kurtarıcı bir tek adam bulmaya itiyor. Kendi yanlışlarımızı onda düzeltmek istiyoruz. Onun yada onların yanlışlarını göremiyoruz bu defa. Kurumsallaşabildiğimiz, kişiye bağlı idare edilmekten kurtulabildiğimiz tek bir alan bile yok. Kuruyemiş dükkanından, özel hastanesine, pazar tezgahından partisine kadar. Bu da bizi bir medeniyet üretmekten alıkoyuyor.
İdeolojik yakınlığım nedeniyle yazında rahatsız olduğum yerler var ki bu iyi bir şey, daha dikkatli okumamı sağlıyor. Bütün olarak baktığımda sana katılıyorum ama gülmekten değil :)
Güzel bir çalışma olmuş, ama sorun siyasette değil, kültürümüzde. Toplulumuz tarafından tercih edilen bir kültür meselesi bu.
Yorum Gönder