Savaş kazandıranları değil, barış kuran ve
koruyanları kahraman bilen; (kazansa da) bir savaşı utanıp, ağlayarak an'latan
bir halk düşlüyorum!
Hem de Çinli Bilge Lao Tzu'nun Gizli Yol'unda
yürüyen Taoculardan daha barışçıl..
Yurdunu işgale gelenleri silahlı mücadeleyle
değil de asimile olma korkusuyla geri kaçıran bir kültür düşlüyorum.
Hem de bugün bile dünyanın dört köşesinde
yaşamaya devam eden Kadim Sümer'in kültüründen daha büyük..
Çünkü dini ile ilahi, devleti ile siyasi, milleti
ile tarihi, bilimi ile iktisadi, dili ile felsefi otoritelerden özgürleşen bir
insan düşünüyorum!!
Negatif faize dayalı, parayı çürüten, borçları
eriten ve birikimleri tüketen bir ekonomi düşlüyorum.
Hem de Büyük İskender ve Roma müdahalelerine
kadar sağ kalan Eski Mısır'ın ekonomisinden daha organik..
Anayasasında herkese "insanca (= özgürce)
yaşam hakkı" tanıyan; zulmü değil, adaleti koruyan; insanı değil, doğayı
merkeze koyan bir hukuk düşlüyorum.
Hem de Hindu Kast Sistemi'ne dahil olmayı reddeden
Budistlerinkinden daha eşitlikçi, köle olmayı reddeden el-Muhtare'lilerinkinden
daha özgürlükçü, zengin ya da fakir olmayı reddeden Daru'l-Hicre'li
Karmatilerinkinden daha adil..
Çünkü insanın tüm kötülüklerinin kaynağının,
ihtiyaçtan fazlasının mülkiyeti olduğunu düşünüyorum.
Tanrı'ya inanıp, "Mülk O'nundur, ihtiyaçtan
fazlasını dağıtıp, paylaşın" diyen Muhammed Peygamber ve yoldaşları Ebu
Zer, Hallac-ı Mansur, Şeyh Bedrettin, Yunus Emre,, gibi..
İnsan'a inanıp, "Mülkiyet hırsızlıktır,
çal(ış)mayın" diyen Anarşist Proudhon ve yoldaşları Kropotkin, Bakunin,
Malatesta, Godwin, Tolstoy, LeGuin,, gibi..